NAMAZA GİRMEK İÇİN
ALINAN TEKBİR
Bize Rebi', İmam
Şafii'nin şöyle dediğini haber verdi: Said b. Salim, Süfyan b. Said Sevri'den;
o, Abdullah b. Muhammed b. Akil'den; o, Muhammed b. Ali b. Hanefiye'den; o da
babasından, Resulullah (s.a.v)'in şöyle buyurduğunu nakletti: "Namazın
anahtarı abdesttir. Tahrimi / girişi tekbirdir. Tahlili/çıkışı da selam
vermektir. (Abdestle namazın açılışına, tekbirle namazın yasaklarına girilir ve
selam la da yasaklardan helallere dönüıür.) " Tahric: Ebu Davud, Taharet 1/49-50 no: 61; Tirmizi,
Taharet 1/8-9
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Tekbiri uygun bir şekilde alan kişi, namaza girişi, almış
olduğu tekbirin kendisiyle yapmış olur. Tekbir de -Allahu Ekber- dir. Namaza
ancak bu tekbirle giriş yapılır. Namaza giriş yapacak kişinin, "Büyük
olan, Azim olan, Celil olan Allah" yahut "Hamd Allah'a" demesi
yahut Allah'ı tesbih etmesi yahut tesbih sayılan herhangi bir şey söylemesi
halinde namaza tekbirle giriş yapmış sayılmaz. Ancak tekbirin kendisi olan
-Allahu Ekber- demesiyle tekbiri söylemiş olur. Ama tekbirle beraber tekbire
ilave olacak şekilde bir şeyler söylemesinde beis yoktur: Allahu ekber'den
sonra "Her şeyden daha büyük ve yücedir." yahut "Allah'u ekber
kebira" demesi gibi ... Bu durumda tekbirle namaza girmiş olur, tekbirden
sonra söylediği ise nafile bir ziyade sayılır.
"Allah'u ekber ve
haze'l-kebir" dese, elif ve lam'ın ziyadesi tekbirin manasını bozmaz.
Tekbiri Arap dilinde
söylemekten aciz kalan kişinin, kendi dilinde tekbiri almasında beis olmaz.
Ancak tekbiri, Kur'an'ı ve şehadet getirmeyi Arapça öğrenmesi gerektiğini
bilmesi lazımdır. Şunu da bilmesi gerekir ki, namazı ancak Arap diliyle geçerli
olur.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Kişi, Arap dilini ve Arap dilinin dışında başka dilleri
bilse, tekbiri Arap dilinin dışında bir dille getirmesi halinde namaza giriş
yapmış sayılmaz. Tekbiri Arap dilinde düzgünce getirinceye kadar kendi dilinde
söylemek geçerli olur. Arap dilinde tekbiri düzgün getirmeye başladıktan sonra
başka bir dilde tekbiri getirmek caiz olmaz.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Zikrettiğim kapsamda kişi, eğer tekbiri söylerken bu şartlara
uymadan söyleyip namaza başlamışsa, -namazı münferiden yahut imamla yahut
imamın arkasında cemaat varken kılmış olması arasında fark olmaksızın- namazın
tümünü iade eder. Namazından bir yahut iki rekat kıldıktan sonra namaza iftitah
tekbiri almadığını hatırlayan kişi, hatırladığı yerde iftitah tekbiri için
niyet eder ve daha önce kılmış olduklarını yok sayar. Çünkü daha önce namazda
olmayıp tekbirle beraber namaza girmiş sayılır. Münferit yahut imam’ın
arkasında olmasına bakılmaksızın selam verdikten sonra tekbir alması gerekmez,
çünkü bu durumda kişi, namazda sayılmaz. Münferiden namaz kılıyorsa, eğer
isterse yerinden ayrılmadan tekrar aynı yerde namazına devam edebilir. Yerinden
ayrılması halinde de bir beis yoktur. Ama imamın arkasında namazını kılıyorsa,
yerinde kalarak tekbiri aldığı andan itibaren namaza girmiş sayılır. Tekbir
getirmediği bir namaza da devam etmez. Çünkü namaza ancak tekbir ile giriş
yapılır.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Eğer imamın arkasında namazını kılıyorsa; imama, rüküa
varmadan yahut vardıktan sonra bir tekbir getirerek ilhak olan kişi, eğer
getirdiği tekbirle iftitah tekbirini kastederek niyet edip getirmişse, namaza
girmiş sayılır. Ama rükü tekbirine niyet ederek getirmişse, namaza girmiş
sayılmaz. İki tekbirden birine niyet etmeden tekbiri getirmiş se de namaza
girmiş sayılmaz. Tekbirde iftitah tekbirini ve başka bir tekbiri niyet edip
beraber getirmesi halinde, -yukarıda yaptığım açıklama doğrultusunda- namaza
giriş olmamış olur. Yeniden iftitah tekbirine niyet ederek tekbir getirmesi
gerekir. İşte bundan Sonra namaza girmiş sayılır. Çünkü daha önce namaza girmiş
sayılmaz.
İzah ettiğim üzere
nafile bir namaza giriş yaptıktan Sonra farz namaz için niyet edip tekbir
getirmekle, farz namaza giriş yapmış sayılmaz. Çünkü o bir namaz içinde ve söz
konusu namazı bitirip selam vermeden namazdan çıkmış sayılmaz. Ve nafile
namazdan çıkış yaptıktan Sonra farz namaz için başka bir tekbirle ancak giriş
yapar.
Namazda olmadığı bir zamanda
rükü halindeyken farz namazı için niyet ederek tekbir getirirse, namazı geçerli
olmaz. Çünkü mutlaka tekbiri kıyam halindeyken getirmesi gerekir. Ama imamın
arkasında namaz kılıyorsa ve imam rüküdan başını kaldırmadan önce ona ulaşırsa,
söz konusu rekata ulaşmış sayılır. İmam başını rüküdan kaldırdıktan Sonra ona
ulaşırsa, söz konusu rekata ulaşmamış sayılır.
Dedi ki: Farz namazı
için kıyamda niyet ederek tekbir alması gerekir.
İzah ettiğim şekilde
yapmadan farz namaza giriş yapmış olmaz. Tekbirden bir harf eksik olursa,
ayaktayken söz konusu harfi tamamlayıp tekbir almadan namaza girmiş sayılmaz.
Tekbirden eksik olan harfi rüküda yahut rükü için eğildiği sırada yahut kıyamın
dışında başka bir durumdayken tamamlaması halinde, söz konusu farz namaza giriş
yapmış sayılmaz. Nafile namaza giriş yapmışsa, namazını selamla kesip ayakta
tekbir aldıktan Sonra tamamlaması gerekir. MeselaAllah 'u ekber derken tekbire
ayakta başlayıp ayaktayken bitirmeden ekberin ra'sını rüküda söylemesi yahut ra
harfini hiç söylememesi gibi ... Bu durumda tekbiri eksik bırakmış olur.
Eğer "EI-Kebir
Allah" dese bununla namaza girdiğini söylemem. Aynı şekilde Kur'an'dan bir
şeyler okuması da namazı geçerli kılmaz. Ancak her şeyin yerli yerince olması;
önce tekbir, Sonra kıraat şeklinde olması lazım gelir. Buna uymayan kişinin,
her şeyi yerli yerince -farz kılındığı üzere- yaparak iade etmesi gerekir.
Eğer namaz kılacak
kişinin dili kekemeyse (dilinde ağırlık varsa) mümkün olduğu kadarıyla dilini
hareket ettirmek suretiyle düzgün çıkartmaya çalışır ve bununla namazı geçerli
olur. çünkü bununla yapma imkanı olanın en iyisini yapmış olur. Ve daha
fazlasıyla mükellef değildir. Aynı şekilde dilsiz (ahres), dili kesik veya dili
çok ağır olanlar da bu kapsamda değerlendirilir. Bunlar kıraat, şahadet ve
namazın içindeki zikirde de aynı şekilde değerlendirilirler.
İmam'ın, tekbiri
açıktan, net, uzatmadan ve kısaltmadan getirmesini müstehab sayarım. İmamın
arkasında cemaate katılarak namazı eda edenin de tekbiri -açıktan okunması hariç-
içinden diğer maddelere uymasını müstehab sayarım.
Kendisinin ve isterse
yanı başında duran kişinin duyacağı kadarla iktifa eder ve bunu aşmaması
gerekmektedir. Gerek imamın gerekse imama uyan kişinin, sadece kendilerinin
duyacağı kadar seslerinin çıkması, namazları için geçerli olur. Ama
kendilerinin bile duyamayacakları şekilde seslerini gizlemeleri yetmez.
Tekbirin geçerli olması için en az, şahsın kendi sesini duyması gerekir.
Tekbir meselesinde kadın
ile erkek aynıdır. Sadece kadınlar tekbir alırken seslerini kendilerinin
duyacağı kadar yükseltirler. Eğer kadınlara bir kadın imamlık yapacak olursa
iyi olan, onların duyacağı kadar sesini yükseltmesidir. Sonra eğilip kalkmada
tekbir alırken seslerini alçaltarak tekbir alırlar.
Sonraki için tıkla: